Uyumadan önce, otelin karşısında canlı müzik yapan bir restorana gidip karnızmızı doyuruyoruz bir güzel...
Başka bir istatistik şu ki, gemi seyahati yapan her yolcu ortalama 2 KG alıp öyle ayrılıyormuş gemiden... 6. kattaki pastaları görünce duyduğum bu bilgi gelivermişti aklıma, nedense! :)
Kısa Bilgiler:
- Para birimi: Cayman Islands dollar (KYD)
Yolumuzun üerinde gördüğüm mezarlıklara inanamadım!!! "Nur içinde yatsın" deriz ya, işte tam da öyle bir yer... :)
Ve Boatswain' s Beach Turtle Farm' dayız. Kollarımızda yeşil bilekliker... (bileklikteki koku sebebiyle kaplumbağalar bizi ısıramıyormuş)
Bu çiftlik 1968 yılında açılmış.
Kaplumbağalar devlet tarafından korunuyor ve zarar verirseniz hapse girebiliyorsunuz.
Çiftlikteki üretimin %15' i vahşi hayata kazandırılıyor.
Kuluçka dönemleri Nisan-Ekim arasında.
Ortalama yaş süreleri 75-80 yıl. 150 yıla kadar çıkabiliyor.
Büyükleri 90 KG civarında ve tehlikeli olabiliyorlar.
Bazı marketlerde kaplumbağa satışı yapılıyormuş ve ızgarasını yapıp yiyorlarmış. Tadı tavuğa benziyormuş...
Çiftlikte birkaç iguanaya da rastlıyoruz. Tabii feci bir ilgi gösteriyoruz. Nerden bilelim 1 gün sonra onlarca iguananın içine düşeceğimizi... :)
Stingray' den önceki son durağımız "Cehennem"
Enteresan bir yer. Kireç taşlarının mercanlarla etkileşime geçmesi ile oluşmuş doğal bir yapı. Ama görülmese de olabilir. Etrafında, eğlencelik birkaç şeyden başka birşey yok.
İster şeytan, ister melek olabiliyorsunuz. Şeytanla gönlünüzce dalga geçebiliyorsunuz, hepsi o kadar...
Cehennemi gördük, bi de cennete bakalım, nasılmış diyoruz...
Küçük bir tekneye atlayıp denizin ortasındaki Stingray City' ye gidiyoruz... Gerçekten cennet gibi...
Mavi-yeşil suların içinde evcil vatozlarla yüzebiliyorsunuz.
Teknedeki bilirkişilerden vatozlara nasıl yaklaşmanız gerektiği açıklanıyor.
Ve işte denizdeyiz... :)
Fotoğraf makineme aldığım sualtı kabıyla ilk denemelerimi yapıyorum. Annem ve babama inanamıyorum, vatozlarla oldukça samimi pozlar veriyorlar, masaj bile yaptırıyorlar :)
Ben sualtından çıkamıyorum. Elimde makine, hayran hayran peşlerinde dolanıyorum.
Ayağıma, sırtıma sürtünerek geçiyorlar arada, tırsıyorum :) Anlatırken canım çekti, gidesim geldi :)
Dönüşte, limanda alışveriş için zaman bırakıldı. Reggae müziği eşliğinde...
Gemiye döndüğümzde her zamanki gibi 16. katta, havuz başında animasyon gösterileri ve showlar vardı. O günkü gösterilerden biri buz şekillendirmesiydi.
Akşam ilk resmi yemeğimiz vardı. Herkes inanılmaz şıktı. Yemekler ve servis zaten mükemmel. Yemekten sonra tiyatro salonunda güzel bir müzikal vardı ama izlerken hepimizin gözleri kapandığı için odalara gitmeyi tercih ettik.
02.02.2010 sabahı Honduras' ta Mahogany' ye bağlandık. Roatan şehrindeyiz...
Renkli, hareketli bir liman... Ülkenin büyük bir çoğunluğu fakir. Yolculuğumuz esnasında birkaç güzel ev görüyoruz ama onlar da zaten adanın ileri gelenlerine aitmiş.
Kısa Bilgiler:
- 1502' de Columbus ayak basmış.
- Honduras' ın anlamı, "derin deniz"
- Başkent Tegucigalpa
- 112,492 km2
- Tahmini nüfus 7 milyon civarında.
- Adanın en yüksek yeri 300 metre.
- Geçim kaynakları turizm, balıkçılık, portakal ve muz ihracatı.
- Şeker kamışı yetişiyor. Istakoz işleme fabrikası var.
- Ülkenin %99 katolik.
- Botanik Bahçeleri, iguana çiftlikleri var.
- Maya Uygarlığı' na ait kalıntılar mevcut.
- Suç oranı çok düşük.
İlk durak İguana çiftliği.
Sadece iguana değil; sincap, kaplumbağa, papağan, maymun... Ne arasan...
Dün vatozlarla yüzüyoruz, bu gün iguana besliyoruz... Hadi hayırlısı...
Sonra botanik bahçesine gidiyoruz. İsmi "Carambola Gardens". :)))
İtiraf ediyorum "karambole geldik" geyiğini yaptık. Çünkü gerçekten botanik bahçesi çok bakımsızdı ve pek de enteresan birşey yoktu. Değişik meyveler tattık, bulduğum birkaç güzel çiçeğin fotoğraflarını çektim, hepsi o...
Son durağımız sessiz, sakin ve güzel bir plaj oldu. Demirlemiş 8, 10 yelkenli vardı. Bol bol denize girip güneşlendik.
Sıkıntıdan ne yapıcağımı şaşırdım. Ağaçların tepelerine çıktım. Atın üstünde sahil turu attım...
Ve güneş yavaş yavaş batarken şehrin en hareketli kısmından geçip gemiye döndük.
Gece, havuz başında "Karayip Partisi" vardı...
03.02.2010 sabahı Meksika' nın Cozumel adasında bir limana bağlandık.
Burdaki liman oldukça kalabalık. Etrafta her zaman olduğu gibi hediyelik eşya dükkanları, cafeler ve pırlantacılar vardı. Kuyum işi yapan bir Türkle karşılaştık. Daha doğrusu Türkçe konuştuğumuzu duyunca bizlerle tanışmadan duramamış. İzmir' e dönünce onun için kumru yememizi rica etti. :))
Kısa Bilgiler:
- Cozumel Meksika' nın en büyük şehri. - Tahmini Nüfus 90.000 - 647,33 km2 - Dünyadaki en önemli resif merkezlerinden... - Ekonomisi turizme dayalı. Haftada, ortalama 25 cruise gemisi geliyor. - Topraklar oldukça verimli ama çalışma ücretleri çok düşük olduğu için herkes turizme yönelmiş ve üretim bir hayli düşmüş. - Papaya, mango, elma, ananas, limon, portakal, kavun, karpuz gibi meyveler yetişiyor. - Eskiden, en fazla tatlı patates ihracatı yapan şehirmiş. - Şehrin 3/4' ü ormanlık.
- Çoğu ihtiyaç maddesi adaya ana karadan, Yucatan' dan geliyor.
- Popülasyon yarı Mayalı, yarı İspanyollardan oluşuyor. Bunlara "Mistisos" deniyor. - Maya Uygarılığı' na ait önemli kalıntılar mevcut. - Meksika, vatandaşlarına bir evlik arsa vermeye çalışıyor. - Bu adada suç oranı neredeyse yok.
-Kuzeyde, Amerika sınırına yakın yerler çok tehlikeli. Amerika ve Meksika Sahil Güvenlik'leri, uyuşturucu geçişini engellemk için bu sularda devriye geziyor. - 2005' teki Wilma kasırgası adada birçok hasara yol açmış.
İlk durağımız San Gervasio, Mayaların önem verdiği dini merkez.
14- 16 yaşlarına gelmiş her kız ve erkek çocuğu bu merkezde 7 günlük evlilik öncesi eğitimi alırlarmış. Evlenecekleri kişiye rahipler karar verirlermiş. Evlendikten sonra ise teşekkür ve arınma için geri dönerlermiş. Bereket ve doğurganlık tanrısına erkek evlat sahibi olabilmek için yakarırlarmış. Erkek çocuğun soyu devam ettirecek olması Mayalılar için oldukça önemliymiş. Evlilik Mayalılar için kutsalmış ve tek eşli olarak yaşıyorlarmış.
Mayalar, mimariyi, matematiği ve astroloji çok iyi biliyor ve kullanıyorlardı. Ay takvimleri vardı ve ayın etkilerine inanıyorlardı.Özellikle kadınların üzerinde daha yoğun bir etki bıraktığına inanılıyordu. Örneğin, dolunay sırasındaki bir ilişki sonucunda erkek çocuğun doğacağına inanıyorlarmış.
Dünyanın aya olan mesafesini bildikleri söyleniyor. Ve çoğu olayı önceden bildikleri... Kendilerinin tanrıyla direkt konuşabilecek güce sahip olmadığını düşündükleri için putları, yarattıkları tanrıları ve rahipleri aracı koyuyorlarmış.
İspanyollar 16. yy başlarında Mayalara ait yerleşim yerlerini yakıp yıkmışlar.
Bu seyahatten önce tesadüfen Mayalara olan ilgim artmıştı. Hatta Kayıp Kıta Mu ve Atatürk 2 isimli kitabı okumuştum. Asıl görmek istediğim Maya kalıntıları, Yucatan' da yer alan Chichen Itza antik kentiydi. Belki başka sefere...
San Gervasio'dan çıktıktan sonra, Cozumel' in merkezinde biraz vakit geçirmemiz için serbest bir zaman bırakılıyor.
Akşam, yemekten sonra gemiyi keşfe çıkıyoruz. Önce güzel jazz yapan bir barda biraz müzik dinleyip içki içiyoruz.
Havuz başındaki açıkhava sinemasını es geçip keşfe devam ediyoruz.
Tesadüfen önümüze çıkan başka bir bara giriyoruz. Bomboş...
Sahnede bir davul, bir piyano ve bir mikrofon... :)
Davulda Çimen (bagetsiz, parmaklarla), Piyanoda Mazhar ve vokalde Gülçin... Seyirciler: Engin ve Leyla... Şarkı: Yıldızların Altında... :)))
04.02.2010 gününü gemide, seyirde geçirdik...
Kahvaltıdan sonra biraz kahve keyfi, biraz havuz keyfi, biraz değil baya yemek keyfi, biraz spor, biraz alışveriş, biraz tatlı derken hava kararıyor...İkinci resmi yemek bu akşam... Ayrıca 6. kattaki balon partisi...
05.02.2010 günü Bahamalar'dayız....
Güneşlenen, yemek yiyen, alışveriş yapan, dans eden, yüzen turistler...!
Deniz tabii ki güzel.Bu arada, doğum günü ve evlilik yıldönümlerini kutlayan çiftlerin kapılarına balonlar asılıyordu mürettebat tarafından. Yanlışlıkla benim odama da asmışlar son gün. Hoşuma gitmedi desem yalan olur... :)