Renkli ışıklar şehri Amsterdam...
Bisikletlere olan aşkımı feci derecede kabartan şehir...
Kentte 500 bin bisikletin yollarda olduğu söyleniyor ve gerçekten bu şehre çok yakışıyorlar.
Muhakkak görülmesi gereken müzelerle dolu... Tiyatro ve konser salonları şehrin en güzel yerlerinde...
Kanal turu...
Mutlaka yapmalısınız!
Hem gündüz; sarı, kırmızı, mavi, yeşil, kahverengi, tüm renklerin birbirine karıştığı Van Gogh tabloları gibi...
Hem de gece; kanal boyunca uzanan köprü ve tarihi binaların, eski zamandan kalma en güzel anılarını ışık saçarak suda sessizce, bizlerden habersizce yaşadığı saatlerde...
Kanal turunu mutlaka yapmalısınız!
Dam Meydanı... Meydanın batı ucunda Kraliyet Sarayı, bir diğer ucunda Yeni Kilise ve Madame Tussaud's Müzesi, diğer ucunda ise ihtişamlı Hotel Krasnapolsky...
Orda bulunma sebebimize gelirsek... "Bodrum Yacht Show Bahane, Hisarönü Şahane" deki mantığa benzer bir durum söz konusu. :)
Fuar 17-19 Kasım tarihleri arasında düzenleniyor.
Annemi de bu iş seyahatlerine davet ediyoruz ki fuarlar sayesinde gezelim-görelim organizasyonları yapabilelim. Tabi annemin tekifimizi kabul etmesindeki diğer etken ise EMYR' de tanışıp dostluğumuzu rally sonrasında da sürdüğümüz Claartje ve Thijs ile, bu sefer de onların ülkesinde buluşabilmek.
Fuar saat 10:00' da açılıp 18:00' de sona eriyordu. 3 gün sürdüğü ve ihtisas fuarı olduğu için ciddi iş potansiyeline sahipti ve ne güzel ki yoğun geçiyordu.
17 Kasım günü, fuar sonrasında, METS' in düzenlediği kokteyle uğrayıp aperitiflerimizi aldıktan sonra kendimizi Dam Square' e atıyoruz.
Sokaklar hareketli, farklı farklı dillerden konuşan farklı farklı insanlar...
Birçok Türk' e rastlıyoruz yürürken, takside, otelde... Hediyelik eşya satan bir mağazanın kasiyeri bize "Güle güle, iyi akşamlar" diyor, Arjantin restoranındaki garson bayansa "Afiyet olsun." :)
Ben, ayağımdaki topuklu ayakkabılara ve daracık eteğime aldırmadan sabırsızca yürüyor, fotoğrafını çekebileceğim ışıklı, dondurulmaya değer kareler arıyordum.
Tavsiyeler üzerine, şehirdeki en iyi İtalyan restoranlarından biri olan Ristorante d'Antica' ya
Etler müthiş, şarap da öyle... Gideceklere tavsiye edebilirim.
Karnımızı doyurup içimizi de ısıttıktan sonra otele dönmek üzere ordan ayrılıyoruz. Meydana doğru yürürken aynı sokaktaki "The Smallest Pub in Town" ın önünden geçiyoruz. Pub ın gerçek adı "Louis Bar". O kadar küçük ve popüler bir mekan ki insanlar sokakta içiyor içkilerini. Bu arada bana da güzel bir poz veriyorlar :)
Köprülerin demirlerine bağlanmış rengarenk bisikletler...
Şehrin en güzel binalarından biri olan Hotel De l'Europe...
Kanal turu yapan tekneler...
Baş başa romantik yemek yiyen çiftler...
Bisiklet taksiler...
Hediyelik eşya dükkanları...
Kiliseler...
Arjantin, İtalyan, Asya ve Uzakdoğu mutfaklarına ait restoranlar...
Ve gün biter...
18 Kasım günü Hollandalı arkadaşlarımızla buluşma günüydü. Thijs standımıza, sırtında taşıdığı bir çuval dolsu hediye ile geldi (Hediyeler 5 Aralık' ta, onların yeni yılı kutladıkları gün açılacak.) Biz de onlara Türkiye' den getirdiğimiz hediyelerimizi armağan ettik.
Fuar bittikten sonra tramway a atlayıp Merkez Tren İstasyonu durağında iniyor ve kanal turu için teknedeki yerlerimizi alıyoruz.
Kanal turu sırasında "Red Light Street" in (Kırmızı Fener Sokağı) ve uyuşturucuların satıldığı "Coffee Shop" ların önünden geçtik. Bu tarz alışkanlıkları yasaklayıp insanlar için daha cazip kılmak mıdır doğru olan, yoksa belli derecede yaşanmasına ve kullanılmasına izin verip bunları kontrol altına almak ve hatta turizm açısından bir avantaja çevirmek mi?
Kanal turunda gördüğümüz en ilginç şeylerden biri de kanal kenarındaki katlı bisiklet otoparklarıydı. :) Şehirde yaklaşık 500 bin bisiklet olduğunu ve bisiklet hırsızlığının da epey yaygın olduğunu düşünürsek bana gayet mantıklı geliyor.

Gelelim hayal kurmaya... ;)
Bir tekne evin, bir bisikletin ve bir de scooter ın olucak. Geceleri tekne evinde, bir şişe şarap
Tekneden inip bu sefer ağır ağır, yemek yiyeceğimiz restoranta yürümeye başladık. Victoria Hotel' in muhteşem, hatta adına kitaplar yazılan binasının önünde bir anı fotoğrafı çekildik. :)
Anılarımızı tazelediğimiz, son gelişmeleri birbirimize aktardığımız, gelecek yazki planlarımızı şekillendirdiğimiz keyifli bir yemekten sonra vedalaşarak ayrıldık. EMYR' in en güzel yanlarından biri işte... :)
19 Kasım, fuarın son günü...
Biraz fuardan da bahsetmek istiyorum.
Bizim ilk katılımımız olduğu
Veee zaman standı toplama zamanı.
Birden ortalık savaş alanına dönüyor. Forkliftler bir gidip bir geliyor. Biz de 4 elden başlıyoruz toparlanmaya. Komşumuzun ikram ettiği kırmızı şarap içimizi ısıtıyor bu arada. Saat 20:00 gibi RAI' den ayrılıp otelimize gidiyor ve güzel bir akşam yemeği ile sonlandırıyoruz gecemizi.
20 Kasım 2009. Eve dönüş zamanı. :)
Hollanda' da her yer şimdiden yeni yıl için süslenmişti. Yılbaşı ağaçları, noel baba koltukları... Ya da noel anne :)
Neyse ki işlerimiz beklediğimiz gibi gitmişti. Ayrıca çok hoş 2 gün geçirmiş ve dostlarımızla görüşme fırsatı yakalamıştık. Daha ne istenir ki. Dimi? ;)
1 yorum:
İzninizi sormadan içtenliğinize sığınarak bu yazınızdaki hayal'i blogumda (*) paylaşmıştım. Haberiniz ola!
Yorum Gönder