hayat, aldığımız nefeslerin toplamı değil, nefesimizi kesen anların toplamıdır...

25 Aralık 2008 Perşembe

KAROLOS - MEIS - KALKAN...


27.06.2008 sabahı Finke Setur Marina' dan ayrılmak üzere, 06:45'te marşa bastık.

Dün geceden Lutra takımı ile vedalaşmamıza rağmen motor sesini duyunca tekneden pijamalarla fırladılar. Bir kez daha vedalaştık ama çok zor olmuştu ayrılmak. Yaz sonuna doğru teknelerini Finike'den Kuşadası'n götürmek ve biraz da gezmek için tekrar geleceklerdi. Buluşmak üzere sözleştik, Thijs palamarları çözüp bize fırlattı. Tanıştğımızdan beri ilk defa biz bir limandan ayrılıyorduk ama onlar orda, geride kalıyorlardı. Hiç durmadan el sallıyorlardı bize, biz de ... :)

Bir süre sonra durup teknelerine gideceklerini sanıyorduk fakat biz ponton boyunca ilerledikçe onlar da geldiler bizimle... El sallamaya devam ederek... Pontonun ucuna geldiklerinde ise, kalpleri gibi kocaman açtılar ellerini bize ve biz gözden kaybolana kadar el salladılar...
Ralli boyunca hem yelkencilik adına tecrübe ve bilgimiz arttı, hem inanılmaz güzel ve özel yerler gördük, hem de süper dostlarla unutulmaz saatler geçirdik...

Ralli bitmişti ve sıra kendi rallimizi yapmaya gelmişti. Bu gün planları bir kenara bırakmaya ve hovardalık yapmaya karar vermiştik.
Carlos Limanı, Salyangoz ya da Karolos Koyu diye bilinen, Kekova' nın güneyinde yer alan adanın Akdeniz' e bakan yüzündeki cennete gidiyoruz öncelikle. (30°10'53.40''N 29°53'18. 01''E)
2 ay içerisinde bir kere İsrail Ashkelon' da denize girmiştik, Lübnan'daki havuz sefamızı saymazsak... :) Tabi bir de Ölü Deniz vardı ama o da sayılmaz. Çünkü kesinlike yüzemiyorsunuz :) Biz de saat tam 09:47' de kendimizi Türkiyemizin, Akdeniz' in muhteşem sularına bırakıyoruz.
Buraya gelmişken karaya çıkıp bir fotoğraf çekilir diyorum ve makinemi sarıp sarmalayıp karaya yüzüyoruz babamla. Ama çıkmak ne mümkün... Karolos Koyu' nun sahibi kara bir keçi, inatla -büyük ihtimalle elimde torbayı yemek sandığı için- üstüme üstüme geliyor, gözlerini elimdeki torbaya dikiyordu. :)



Ve cennete veda vakti gelmişti...
Uzun zamandan beri sürekli, düzenli olarak telsizle konuşmaktan, rotayı takip edip belirlenen koordinatlar içerisinde kalmaya özen göstermekten, belirlenen saatlerde belirlenen yerlerde olmaktan da sıkılmıştık hani. Telsizimizi kısa bir süreliğine de olsa kapatmış, Bueno Vista Social Club' u açmıştık. İlk defa isteyerek güneşleniyorduk.
Bağımsızdık, programsızdık... Ne zaman nereye istersek oraya giderdik. Ki öyle de oldu :)
Çıktığımız Karolos Koyu' nun yaklaşık 17 nm batısındaki, bizim kıyılarımızdan sadece 2 nm uzaklıktaki Meis Adası' na (Kastelorizo) çeviyoruz rotamızı. Süper bir yer... Rengarenk evleri, çiçekleri; yemyeşil, berrak suları olan sakin bir yer. Koyun girişinde bir de cami var. Çok şaşırdık görünce. Bizim Osmanlılar zamanında bu küçük adayı da camisiz bırakmamışlar. Ama Yunanlılar eski camiyi şimdi müze olarak kullanıyorlarmış.
















Gulchin' i karaya bağladıktan sonra kıyı boyunca biraz yürüyüp bir restorana oturuyor ve balıklarımızı yiyoruz. Güneş, deniz, Yunan müzikleri ve adanın kedileri, balıkları bize eşlik ediyorlar.
Bu gün yorgunluğumuzu biraz da olsa atmıştık, kendimize gelmiştik sanki 1 günde. Uzun ve yorucu bir seyirden dönmüştük daha 1 gün önce... Ve bu gün keyif çatıyorduk orda burda :) Burası, herşeyi gibi renkli olan balıkçı teknelerinin sanki havadaymış gibi durduğu; daracık, film çekilesi sokaklarının olduğu klasik bir Yunan adası işte.

Yemekten sonra biraz daha vakit geçirip adadan ayrılıyoruz. Çünkü akşamı Kalkan' da geçirmeye karar vermiştik. Hava kararmadan yer bulmak istiyorduk.

İstemeye istemeye adadan ayrıldık. Geze geze, beğendiğimiz koylara gire çıka saat 18:30' da Kalkan' a vardık.

İlk defa geliyorduk ve orayı da alt üst etmek için sabırsızlanıyorduk. Hemen, her zamanki gibi duşlarımızı alıp hazırlandık ve kendimizi Kalkan sokaklarına vurduk.
Işıklar inanılmaz göz alıcı, cezbedici... İçine çekiyor insanı, istse de itemese de...

Kaliteli, güzel restoranlar var. Sanata, kültüre çok önem veriliyor burda. Sokak aralarında sergiler var hep. Takıları, renkli camları çok güzel. Orjinal, özgün bir yer Gümüşlük gibi... Mezeleri ile meşhur, mavi ışıklı, beyaz sandalyeli restorana oturuyoruz. Vakit kaybetmeden sokakları geziyoruz adım adım... Resmen doyamıyoruz Kalkan'a...


Planımız, yarın sabaha karşı Kalkan' dan ayrılmak ve Ekincik Koyu' na kadar ilerleyip 1 geceyi de orda geçirmek...İcici :)

2 yorum:

Kim olabilir !!! dedi ki...

kalleşim bu yaz buraya gdiyoruz :)

Kim olabilir !!! dedi ki...

Kalleşim bu yaz buraya gidiyoruz :)