Alanya'daki marina inşaat halinde. Şu anda yapım aşamasında ve bu konuda Sevgili Hasan Kaçmaz büyük bir gayret gösteriyor. İşin içinde Hasan amca varsa Türkiye'nin en güzel marinasından biri olacağına eminim. Ama şu an için elektrik, su servisi yok. Hatta marinadaki yerimize bağlandığımız zaman ne yazık ki salmamız kuma oturdu. Baştan demir atmıştık ancak tekne geriye gelmiyordu. Biraz endişelendik tabi ki. Fazla zorlamak da istemiyorduk. Neyse ki fazla zaman geçmeden yerimizden oynadık ve başka bir yerde, iki tekne arasına zar zor sıkışarak baştan demir atıp kıçtan kara bağlandık.
1 saat sonra piknik yapacaktı her grup kendi arasında. Annem yine ikramlarını hazırladı, şarabımızı da alıp turuncu grup teknelerinin önündeki, üzerinde mumların ve lezettli yemeklerin olduğu masanın başındaki yerimizi aldık. Hava da soğuktu. Biraz sohbetten sonra iyi geceler diyip teknemize döndük. 5 dakika sonra bizim gruptan gitar ve tef sesleri yükseldi. Bizim Loulou'nun sesi de duyuluyordu. Biz de babamla darbuka ve tefimizi kapıp başka gruptan gelen katılımcıların da olduğu kalabalığa karışıp şarkılara eşlik ettik. Sonra herkes kendi dilinde şarkı söylemeye başladı. Sıra bize geldiğinde Hasan amcanın isteğiyle bir “Üsküdar'a Gideriken” patlattık. :)
Saat daha fazla geç olmadan tekrar iyi geceler dileyip uyumaya gittik.
15.05.2008 sabahı 09:30'da Nirvana II. ile taksiye atlayıp kendi turumuzu kendimiz yapmaya karar verdik. İlk durağımız Aspendos'tu. Mükemmel bir tiyatroya sahip. Orada bir konser ya da bir oyun izlemeyi çok isterdim.
Taksiden iner inmez manavın karşısındaki evden bir hanım çıkıp “Taze çayım var içer misiniz?”
diye sordu. Arkama bakındım, acaba başkasına mı söylüyor diye. Cevap vermediğimden olsa gerek, “Taze portakal suyu da sıkabilirim” dedi. Kendimizi misafirliğe gitmiş gibi hissettik. Hayatımızda hiç duymadığımız meyveleri ikram ettiler. Ağaç kavunu yedik mesela... Bir de kendilerinin yaptığı keçiboynuzu pekmezinden içtik. Neredeyse önünden geçen her arabanın, otobüsün korna çalıp selam veridği bir yer.
Böyle bir cenneti bulmuşken biz de meyve stoğumuzu yaptık Hiden Fruit Garden'dan. Ama bizden ne çayların, ne portakal suyunun, ne de ikram ettikleri diğer şeylerin parasını aldılar. Bir gün yolunuz düşer de gidip bi çaylarını içerseniz, Bahri ve Hayriye Boz' a bizden selam da götürün.
Nerde kalmıştık... Dim Mağrası....
Dim Mağrası'nı doyasıya gezmek için vaktimiz azalmıştı. Gördüğünüz manzara ve size eşlik eden Mevlevi müziği sayesinde yerin dibinde de olsanız kendinizi göklerde hissediyorsunuz orada.
Neyse, fazla vakit kaybetmeden limana döndük ve akşamki yemek için hazırlanıp otobüslerimize bindik. O kadar hoş bir yer ki Alanya... Yemekten önce kokteyl verilecek yere gittik. Kalenin doğu surlarına yakın bir yerde içkilerimizi içip bayrakları açarak deniz kenarındaki otobüslerimize yürüdük. O akşam Gezenti teknesi bayrağı Gulchin' e devretmişti. Yemeklerimize başlamadan bayrak seromonisi yapıldı. Herkes kendi dilinde Alanya'ya teşekkür etti. Ben de Alanya'nın misafir perverliğinden dolayı bir Türk olarak gurur duyduğumu söyledim.
Gecemiz çok güzel geçti. Yemekler inanılmaz güzeldi. Müzikler de öyle... Bizim 4'lü yine pistteydi... Gecenin sonunda da ben Hasan abiden dans dersleri aldım. :)