hayat, aldığımız nefeslerin toplamı değil, nefesimizi kesen anların toplamıdır...

8 Mayıs 2008 Perşembe

ORHANIYE MARTI MARINA' YA DOGRU ZORLU VE ZEVKLI BIR SEYIR

04.05.2008 sabahı uyandığımızda 06:00 gibi ablam ve annem hazırlanmışlardı. Babam da tekneyi hazır ediyordu seyire. Ablam arabasını marinada bırakıp Orhaniye'ye gelemeyeceği ve annem de ablamı tek başına yolda merak edeceği için onlar birlikte karadan geleceklerdi Orhaniye'ye.


Marinadan çıktık, Kos Adası'nın güney ucuna kadar hiç hava yoktu. Sonra batıdan 11-12 knot hava başladı. Yelkenlerimizi açıp motorumuzu kapattık. Akıntının da tesiri ile 6,5-7 knot sürate eriştik. Deveboynu Feneri'ni keyifli bir yelken seyri ile geçip doğuya doğru döndüğümüzde apaz ve geniş apazdan gelen rüzgar, 16-17 knota çıktı. Babam ve ben ilk defa bu kadar keyifli bir yelken seyri yapıyorduk. Ve işi öğrenmeye başlıyorduk. Hiç yerimizde oturmadan rüzgarın şiddetine ve yönüne göre devamlı trim yapıyorduk.
Bir ara çok kuvvetli bir sağnakla (29 knot) oto pilottayken broş yiyip kendi etrafımızda 360 derece döndük. Gulchin'i oto pilottan çıkarıp dümen tutmaya başlamıştık ki tekrar ani bir sağnakla bir broş daha yedik. :)
Daha sonra dümene ben geçtim. Heyecanlı ve temkinli bir şekilde hızımız kaybetmeden yola devam ettik. (Bunu yazmasaydım olmazdı :))
Daha sonra cenovaya ve ana yelkene camadan vurmayı akıl ettik ve rahat ancak tedirgin bir seyrile Martı Marina'ya ulaştık.


Marinanın ağzında hava 6 bofour esiyordu. Marinadaki sıkışıklıktan dolayı yaklaşık 1,5 saat marinaın ağzında daireler çizmek zorunda kaldık.
İlk yelken dersimden ve uzun bir bekleyişten sonra marinadaki yerimize bağlandık.
Zamanlama müthişti, annem ve ablam da tam o sırada varmışlardı. Babam annemin geldiğini görür görmez ponton girişinde annemi karşıladı. Birbirlerini özlemiş halde tekneye doğru yürüdüler, önce annem bindi sonra babam...??? Babam tekneye binemeden pasarellayla beraber denize düştü. :)


Gülün! Biz gerçekten hem çok üzüldük hem de çok güldük. Babamın orta kulğıyla ilgili problemi olmasa sorun yoktu ama telaşlanmıştık. Neyse ki ufak sıyrıklar dışında hiçbirşeyi yoktu. Ayrıca bize yakın olan dostlarımız da hemen yardımcı olmuş, babamı sudan çıkarmış ve pasarellayı düzeltmemizi sağlamışlardı. Gittikçe aile gibi oluyorduk.
Anneme çok güldüm... “Tam da yeni bi başlangıç yapıyım, aksilikleri unutayım demiştim.” dedi :)))
Deniz hayatında bu tür şeyler her an olabiliyor,bunu anladım.
Çok acıkmıştık hepimiz, babama da yolda çok fazla yiyecek hazırlayamamıştım. Yemek yedik ve akşamımızı teknede geçirdik.


05.05.2008 sabahı güzel bir kahvaltı yapıp arabayla Orhaniye'yi dolaştık. Şelale'ye gittik. Selimiye ve Bozburun'u geçip Söğüt'e, Sevgili Hakan abinin (Hakan Kütük) tavsiyesiyle yemeklerine bayıldığımız Aşkın Restoran'a gittik. Oraya gideceklere gerçekten tavsiye edebiliriz.


Gerçekten karada adam akıllı,güzel bir yemek yemek hepimize çok iyi geldi. Ordan sonra marinaya döndük ve annemin gözyaşları akarken ablamı İzmir'e doğru uğurladık. Tam tekneye dönerken Tapesrty teknesindeki sevdiğim diğer çifte tavla oynamayı öğrettim. Ablamda kalan aklımı biraz dağıtmama yardımcı oldu.
Akşama yine toplantı yaptık, giderek tekne sayısı artıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam 36 tekne olmuştuk Orhaniye'de.
Toplantıdan sonra partiye gittik. Martı Marina EMYR için çok çok güzel bir organizasyon hazırlamıştı. Bir masa bulup oturduk. Yeni
katılan bir tekneyi masamıza davet ettik, sonra da sevdiğimiz diğer arkadaşlarımız gelmeye başladı masamıza ve kocaman, eğlenceli bir masa olduk sonunda. Dans ettik, EMYR şarkısını söyledik.


Ertesi gün Nirvana II. ve Nanette tekneleriyle birlikte saat 4'te çıkış yapmaya karar verdik. Amacımız hava sakinken yol yapmak ve Port Göcek' e varmadan Göcek Körfezi'ndeki güzel koyları ziyaret etmekti.
Bir gecemiz daha böylelikle sona erdi.

Hiç yorum yok: